7/26/2012

Hantug Custom Guitars - Titania İncelemesi (Videolar Eklendi)


Hantug Custom Guitars - Titania


Bir firma düşünün. Savunma ve havacılık sanayi için üretim yapıyor olsun. Havacılıkla ilgili olanlarınız zaten nasıl titiz bir üretimin gerekli olduğunu, işte altı sigma gibi ppm (milyonda bir) mertebesinde hata oranları gerekliliğini filan biliyorlardır. Aynı firmanın biyomedikal malzemeler, özellikle de eklem implantları üzerine de üretim yaptığını düşünün. Yine odakta insan hayatı var. Dolayısıyla hassasiyet, mikron seviyelerinde “mükemmellik”, üretim süreçleri açısından “standart” olmak durumunda. Şimdi bu firmanın aynı özenli yaklaşım ile elektrogitar ürettiğini, üstelik bunu Ankara’da yaptığını düşünün; işte Hantug Custom Gitarları ile tanıştınız. 1982 yılından beridir savunma, havacılık, otomotiv ve medikal sanayilerinin önde gelen yerli ve yabancı firmalarıyla (ki aralarında TAI, Roketsan, Aselsan gibi kuruluşlar var) ortak projelerde yer alan, üretimin her kademesinde ISO 9001:2000 ile TS EN ISO 13485:2003′ün tüm gereklerini yerine getiren bir firmanın, gitar ve gitar parçaları üreten kolu veya markası olarak özetleyebilirim onları. Elbette bizleri ilgilendiren kısmı Hantug CG ve onların üretimi elektrogitarlar ile gitar parçaları. Bu yazıya konu olan gitarın model adı ise Titania. Adının neye referans olduğu ise yazının ilerleyen paragraflarında.


Her zamanki gibi katalog bilgilerini vererek başlayalım;

Gövde Ağacı : Tek parça maun üzeri maun kapak
Sap/Gövde Birleşimi : Yapıştırma (Deep Set Neck)
Sap Ağacı : Tek parça Maun
Tuşe Ağacı : Koyu Renkli Hindistan Gülağacı (gerçek sedef noktalar)
Skala : 25 inç
Sap Eğrilik Çapı : 9,5 inç
Üst Eşik Genişliği : 43mm
Sap Çeliği : 2 Yönlü (Hantug Yapımı)
Perdeler : Dunlop #6105
Köprü : Hantug Custom (Çelik şasi üzerine titanyum alaşımı tel yuvaları)
Üst Eşik Türü : TusQ
Burgular : Sperzel Trimlock (kilitli)
Elektronik Sistem : 1 volüm potu - 500K, 1 ton potu - 250K, 5 yönlü anahtar, aktif booster
Sap Manyetiği : Seymour Duncan Pearly Gates
Orta Manyetik : Seymour Duncan SSL-1
Köprü Manyetiği : Seymour Duncan Custom Custom
Boya Türü : Şeffaf Nitroselüloz (Saten)

Gitar, üretim öncesinde en efektif üretim için mükemmelen modelleniyor




Öncelikle gitarın görünüşünden bahsedelim. İşim basit zira temel form olarak Suhr’ün Guthrie Govan Set Neck modeli baz alınmış. Özgünlük anlamında sıfır puan ancak yerli pazara merhaba anlamı taşıdığından, daha önce adı sanı bilinmeyen bir firmanın “geçici olarak” kendini tanıtma stratejisi olduğundan eksi değil sadece “etkisiz eleman” sıfır puan. Bu gitara, sadece bizim insanımız tarafından yapıldığı için Tokai’nin Les Paullerine, Nash, Suhr, Tom Anderson, K-Line, LsL, Vinetto ve onlarcasının Strat ve Tele’lerine, el yapıyor ya,  asla yapıştırılmayacak “çakmacı” yaftasını yapıştıracaklar olabilir. Ancak “Yerli malı daima kötüdür” önyargısı burada kesinlikle geçersiz ve özgün modeller de yolda imiş, haberini aldım, onun notunu da düşelim. Neyse, gövdeye baktığımızda tek parça maundan yapıldığını görüyoruz. Ama standardın ötesinde de bir şeyler var. Gitarı oluşturan tüm parçalar incelikle katı modellenmiş olmalarının getirdiği bazı inovatif artılara sahip.




Bunların en dikkate şayanlarından birisi gövde içinde açılmış ve titreşimlerin daha iyi iletilebilmesi için özel olarak tasarlanmış odacıklar. Bu odacıkların başka bir artısı da gereksiz ağırlığın azaltılarak rezonans sönümlenmesinin azaltılması ki gitar emsallerinden fark edilebilir ölçüde hafif. Lakin gitarın içinin tümden oyulup da gravyer peynirine döndürüldüğünü de sanmayın, o kadar değil ve özellikle köprü bölgesi gibi stratejik noktalara dokunulmamış. Bu yapıyı gitarın üç boyutlu modelleme görselinde ve üretim esnası fotoğraflarında da inceleyebilirsiniz. 

Üretim esnasında rezonans havuzları açılırken...

Gövde bloğunun ön kapağı çıkarılıp, havuzları açılmış hali...

Bunun için, yukarıdaki fotoğrafta da görebileceğiniz üzere, gövdenin çıkarılacağı bir ağaç bloğu hazırlanmış ve üstünden, sanıyorum bir santimetrelik kısım düzgünce kesilmiş, gövdenin ana bölümünü oluşturacak kısımda işlemler yapılmış ve daha önce çıkarılan kapak ustaca yerine yapıştırılmış. Böylelikle tek parçalıktan taviz verilmemiş. Gövde ve sap üzerine çok ince olarak uygulanmış saten nitroselüloz cila hem büyük rahatlık, hem de işlevsel olarak çok mantıklı. Rahatlık zira elleri benimkiler gibi terleyenler, yeni gitarlarını sürekli olarak silme, parmak izlerini giderme zahmetine girerler, burada o çabaya hacet yok, zira şeffaf saten bir cila var. Yumuşak bir hissiyatı var ama bir yandan ağaç hissiyatı da baki. Gövdenin altında, tellerin geçtiği yerde titanyumdan bir ton bloğu mevcut. Bunu dünyada birkaç firma üretmekte ve Hantug da kendininkini tasarlamış ve üretmiş. Üstelik titanyum opsiyonu olarak sadece onlar var, diğerlerinde sadece alüminyum ve/veya pirinç seçenekleri var. Bu bloğun getirisi tellerin sabitlendiği noktada daha rijit, daha eşyapılı ve daha yoğun ve kütleli bir çapa görevi görerek ses uzaması ve frekans tepkisi bakımından gitara artı sağlamak olarak özetlenebilir. A-B testi gibi bir şey söz konusu olmadığından kesin konuşamamakla birlikte gitarın sahip olduğu doğuşkan zenginliği ve gerçekten uzun sustaini dayandırdığım noktalardan birisi bu ton bloğu. Dünyadaki tek titanyum sustain bloğa sahip gitarı diyorum ve bu bir tespit, övgü değil.





Titania'nın en büyük silahlarından birisi köprüsü...

Gitarın medar-ı iftiharı olan yönlerinin birisi köprüsü. Sadece Hantug için değil, benim için de, bizler için de bir gurur kaynağı. Dünya kalitesinde bir sabit köprü. Titanyum tel yuvaları (saddle) ve çelik şasisi metalürjik bir şaheser. Üstelik mükemmelen işlenmiş, lazerle markalanmış tel yuvalarının tellere temas eden bölümleri son teknoloji ile pürüzsüzleştirilmiş  ve gitarın doğal tonunu zenginleştirici bir unsur olarak, gerçek anlamda bir şampiyonluk madalyası. Fotoğraflardan görebilirseniz, kalite en üst sınıra dayanmış. Üstelik yakında uluslararası gitar parçası satan merkezlerde satıldığını görürseniz de şaşırmayın derim. Bir de fiyat bilgisi vereyim, kıymeti konusunda bilginiz olsun; Amerikalı bir firma olan KTS’nin 2.dereceden titanyum tel yuvaları 175$’a satılmakta.




Gitarın tek parça maundan yapılan sapı gövdenin oldukça derin noktalarına kadar giriyor (yukarıdaki CAD modellemelerinde görebilirsiniz). Gibson’ların “Long Tennon” dediği ve sap manyetiğinin yarısına kadar giren yapıdan daha da ilerilere kadar ulaşıyor ki Hantug bunu “Deep Set Neck” olarak adlandırmakta. Böylelikle sap üzerinde oluşan titreşimler gövdeye daha da verimli bir şekilde iletilebiliyor ve ses uzaması başta olmak üzere pek çok hayati konuda avantaj sağlıyor. Sap ile gövdenin birleşim noktasında bile çalım rahatlığı en üst düzeyde. Sap profili olarak hatırı sayılır bir kalınlık ve “C” / “D” arası bir yapı söz konusu. Aslında SG’lerin saplarını düşündürdü bana. Yuvarlak hatlı SG veya 59 LP türü sap profillerini seviyorsanız bunu da çok seversiniz. Kalınlık olarak düşünecek olursak çok kalın değil ama ince hiç mi hiç değil. Neticede kıyaslama yaptığım gitarlar eskinin Les Paul’leri filan. Tuşe eğrilik çapı ise 9,5 inç. Bana göre telleri bükerken büyük sorun yaşatmayacak kadar düz, 14 inç ve daha düz tuşelere göre hissiyatı gayet doğal. Çağdaş stratlar gibi düşünebilirsiniz. Tuşe olarak ise koyu, biraz daha yoğun ve ağaçsı figürleri/renk geçişleri bol tarafından olan bir Hint Gülü seçilmiş. Normalde maun saplar için Honduras Gülü veya kokobolo gibi daha yoğun gülağaçlarına veya belki de abanoza biraz daha sempatik bakarım, tonal anlamda daha dengeli bir yapı elde edilir diye düşündüğümden. Ancak burada onlara hacet kalmamış zira gitarın tonu tel boyu (skala), titanyum parçalar ve gitarın özyapısal niteliklerinden dolayı yeterince parlak zaten. Perdeler 6105 kodlu, geleneksel nikel gümüşünden üretilen Jim Dunlop’un perdeleri. Kişisel favorimdir zira ne jumbolar gibi yayvan, ne de eski usül fenderlerdeki gibi alçak. Tel bükmek, tappingler filan çok rahat bu perdelerde. 

Gitarın perde işçiliğine gösterilen özen göz dolduruyor...



Perde işçiliği de son derece şık. Bunun sırrı ise Hantug’un kendi üretimi “Neck Jig” denen bir alet. Aslı ünlü gitar yapımcısı ve restoratörü Dan Erlewine tarafından icat edilmiş bir ünite bu. Neck Jig’i analog bir “Plek” olarak da düşünebilirsiniz. Cihazın hadisesi şu; gitarın perdelerini çaktıktan sonra sap üzerinde tel gerilimi oluşturup istediğiniz yükseklik ve relief oranını, uygun sap ve köprü ayarını yapıp komparatör saatleri ile mikron mertebesinde notlar alıyorsunuz. Sonrasında telleri söküp komparatörlerde aynı değerleri okuyuncaya kadar sapa sanal bir tel yükü uyguluyorsunuz. Tesviye ile başlayan işlemleri bitirdikten sonra tam da istediğiniz ayarları tek seferde elde etmiş oluyorsunuz. Dolayısıyla gözden kaçan, eksik bırakılan vs. tek bir perde yok. Cetvel gibi nizami her şey. Eğer James Tyler yazımda belirttiğim perde arasındaki ağacın çok hafifçe oyulması işlemi burada da uygulansa, bana göre, çalım rahatı daha da arttırılırmış. Ha, eksikliğini hissetmiyorsunuz ama onun tadını aldıktan sonra burada da olsa diye aklımdan geçmedi değil. Tuşenin diğer bir zarif tarafı gerçek sedeften işlenen pozisyon noktaları (inlay). Basit ama şık.



Gitarın elektronik havuzundaki gibi bir işçilik ise butik veya seri hiçbir gitar elektroniğinde böyle özen görmediğim kadar iyi. Açıktan ne bir lehim var, ne bir kablo, ne bir şey. Her şey izole edilmiş (idi), lehimler her noktada mükemmel (idi) ve yapılması gereken tüm topraklamalar nizami şekilde yapılmış. Ancak kendimce bir şeyleri değiştirmek isteyip müdahale ettiğimden hepsini söktüm işin aslı, içim kan ağlayarak. Polyester film kapasitörler, karbon film dirençler, Kinman tipi tiz koruma devresi, düzgün potlar vs. her şey yerli yerinde...


İşitsel karakteristiklere odaklandığımızda ise büyüleyici bir enstruman olduğunu fark etmemek imkansız. Evet, gitar kalın maundan bir sapa ve gövdeye sahip. Dolayısıyla tipik koyu bir ton bekliyor insan. Ancak hem ağaçların özyapıları ve 25 inçlik tel boyu faktörü, hem de titanyum katkısı gibi diğer etmenler gitarın görece parlak bir ton sahibi olmasına neden olmuş. Boğuk ve mat asla değil. En basit tabiriyle dengeli bir tonaliteye sahip demek mümkün. Doğuşkanlar/üst armonikler açısından çok zengin bir gitar. Hatta hani perdelere hafifçe dokunup armonikler alırsınız ya, onlar bile denediğim pek çok gitara kıyasla çok daha bol ve gür. Ses uzaması bakımından bariz bir üstünlük durumu var. Kaba bir frekans değerlendirmesi yapacak olursak tizler bol miktarda mevcut. Köşeli duyuluyorlar ama çok haşin sayılmazlar. Orta frekanslar açısından da zengin, neticede maun bu. Bas tarafa yakın orta frekanslar (low-mid) yuvarlak hatlı ama çok da süngerimsi değil. Baslar da yeterince mevcut ama bataklık dişbudağı gövdeli Nash gibi değil, veya güzelinden kızılağaç gövdeli bir strat kadar gergin de... Yine bu sayıda okuyacağınız/okuduğunuz ıhlamur gövdeli EVH Wolfgang kadar süngerimsi de değil, ikisinin arasında bir yerlerde. Üst teller gayet gergince gelmekte kulağa. Alt teller de parlakça ama kulak tırmalar vaziyette asla değil. Aletin ses hacmi ise, rezonans kanallarının da katkısıyla oldukça yüksek.


Hantug, tasarımı ve üretimi çeşitli köprü ve tremololar. ToM tipindekiler de Titanyum alaşımı






Gitarın amfiden gelen tonları için öncelikle manyetiklerine odaklanırsak...

Seymour Duncan Pearly Gates (SH-PG1)

Gitarda sap versiyonu kullanılmış. Duncan’ın en sevdiğim manyetiklerinden biridir. Geçtiğimiz sayılarda Mehmet Hoca (Barlo) PAF manyetikleri ile ilgili detaylı bilgi vermişti. İşte orada yazılı olan bilgiler burada da geçerli. Öncelikle Pearly Gates Alnico 2 mıknatıslı bir PAF klonu ama herhangi bir PAF değil. Billy Gibbons’a (ZZ Top) ait bir 1959 Gibson Les Paul’ün manyetiğinin kopyaları. Billy Gibbons bu 59 LP’ünü pek severmiş (gitarın adı da “Pearly” bu arada, manyetiğin adı da oradan geliyor) ancak zaman geçmiş, alet iyice değerlenmiş ve her stüdyoya, uzun süren turnelere taşıyamaz olmuş. Doğal olarak elindeki güncel üretim LP’ler için de bu tür ton verecek manyetiklerin arayışına girerek Seymour Duncan’a gelmiş. Orada manyetiklere hasar vermeden yapılabilecek her türlü analiz yapılmış ve nihayetinde bu muhteşem manyetikler çıkmış. Manyetik düz emaye (plain enamel) kaplanmış 42AWG kalınlıktaki tellere sahip, alnico 2 mıknatıslı, sapta 7,3KOhm (bendeki 7,08K), köprüde 8,35KOhm çeken, standart bir PAF’tan biraz daha güçlüce (“hot” babında) bir humbucker. Tonalite olarak ise size bol ama alnico 5 mıknatıslı PAF’lardaki kadar gergin olmayan, görece daha yuvarlak hatlı baslar ve bol keseden tizler sunan bir manyetik ki netlik sorunu, çamurlaşma (gitarına bağlı olmak kaydıyla) kolay yaşamazsınız. Ancak Pearly Gates’i diğer A2 PAF klonlarından (mesela Duncan Alnico 2 Pro) ayıran ana unsur tiz tarafa yakın olan orta frekansların (hi-mid) vurgulu olması/bağırtkanlığı. Cidden ZZ Top’tan “Brown Sugar” şarkısının girişini düşünün; o sesi yakalamak için çok ideal bir yapısı var. Bu manyetiği çok seven Dickey Betts, Warren Haynes ve Joe Satriani gibi üstatları da anmadan geçmemek lazım. Ayrıca miksten sıyrılma, kendini duyurma konusunda da gayet yerini belli ettiren cinsten bir manyetik. Özellikle sap manyetiğini lead taraflarda da kullanmayı sevenlere manyetiğin bu yönü daha da bir hitap edecektir. Bu yön Duncan JB gibi bol sarımlı manyetiklerde de var. Ancak o kılıktaki manyetiklerde tizler/netlik konusunda sıkıntılar yaşanabiliyorken, o gırtlaktan gelen “nasal” sesten kaçış yok iken Pearly Gates’de bu sıkıntılara mahkum değilsiniz. Ayrıca oldukça dinamik bir manyetik; pena ve parmak tekniklerine, şiddetine tepkisi belirgin.

Seymour Duncan Custom Custom (SH-11)

Gitarın köprü tarafındaki manyetik bu. Manyetiğin temel özellikleri 43 numara (AWG) kalınlıktaki tellere sahip, alnico 2 mıknatıslı, 14,4KOhm çeken (bendeki 13,63K), standart bir PAF’tan daha güçlüce bir humbucker. Aletin yapısını özetlemenin en kolay yolu Van Halen – Fair Warning albümünü baz almak olur. Eddie Van Halen o albümün kayıt sürecinin hemen  öncesinde Seymour Duncan’a gidiyor ve karşılıklı çalışmaların neticesinde Custom Custom meydana çıkıyor, bundan dolayı o albümde bol bol yer edinmiş kendine CC.  Özellikle  o dönem (Fair Warning, Diver Down, hatta 1984 filan) VH işleri için birebir zaten. Genel olarak bolca ama yuvarlak hatlı, yumuşak tizler, tanımlı ve belirgin ama JB gibi kulak tırmalamayan midler ile süngerimsi baslar şeklinde özetleyebilmek mümkün. Duyum olarak koyu sesli bir manyetik ve bu açıdan Duncan filan özellikle sesi parlak olan gitarlara tavsiye eder. Neyse diğer bir güzel yönü ise shred türü işlerle uğraşanları memnun edecek bir artı, köprü manyetiğinde Satriani türü melodik pasajlar çalmayı seviyorsanız ama köprü manyetiğiniz fazla cırtlak geliyorsa yine derdinizin devası olabilir ki Joe Satriani’nin “Surfing with the Alien” zamanında bu manyetiği kullandığı da bazı röportajlarında zikredilir. Ayrıca Mehmet Barlo tarafından Floyd Rose türü tremoloya sahip gitarların, hani olur ya, metalik ince bir tizlik, onu dengelemesi bakımından da şiddetle önerilir. Benzer bir şey DiMarzio’nun Tone Zone’unda da var ama o bana daha kompresli ve netlik açısından daha fakir gelir. Çok uç metale, bas yapısı sebebiyle gitmez belki, ayrıca midlerin iyice gömük olduğu modern dalgalara da çok gelmeyebilir ama eski usül rock ve heavy metalden, heavy bluesa kadar şeylere ise birebir.


Bu önbilgi ışığında gitarın manyetik seçicisindeki her pozisyon için tonlardan bahsedelim; bu arada denemeleri Blackstar HT-1, POD 2.0 ve gerçekten 1968 yılında üretilmiş bir Marshall PLEXI PA (4 x 12 1960A kabin) ile yaptım, yazdıklarım bunların neticesindeki genellemelerdir.



1.Konum – Köprü Manyetiği: İşte ateşli bir rock makinası. AC-DC, Van Halen, GnR, Journey, Fates Warning gibi grupların tane tane gelen hacimli ritim gitar tonu ile Satriani, Andy Timmons gibi melodik takılan adamların lead tonu türünde şeyleri layıkıyla yapabilecek bir ton. Ne çok koyu ve mat, ne kulak tırmalayıcı. Gitarın, diğer maun sap+maun gövde kombosuna haiz bazı gitarlardaki kadar koyu olmaması Custom Custom’ın doğru bir tercih olmasına yol açmış. Ayrıca akordu Re’ye çektiğimde de kemik kıran ton, tane tanelikten taviz vermeden gelmeye devam ediyor. POD’un Soldano SLO100 modellemesinde Savatage – Handful of Rain, Van Halen – Unchained gibi eserler için harikulade tonlara ulaşıyor insan.

2.Konum – Köprü (split) + Orta Manyetik: Burada köprünün siyah bobini ile orta single (Duncan SSL1) paralel bağlı olarak çalışıyorlar. Netice? Stratların klasikleşmiş köprü+orta tonu desem? En ufak abartım yok, bu tonu standart bir stratla karıştırabilecek çok insan biliyorum zira duyduğunuz büyük ölçüde o; net, parlak, çıngır çıngır bir ton. Mike Knopfler tonu baya baya geliyor, duyabiliyorsunuz. Dahası gitarın disko, pop, reggea gibi türlere en yaklaştığı konum bu. Ayrıca INXS – Need you Tonight veya Bob Marley’in çummbu çakka, çummbu çakka ritimleri gibi şeyler için de çok uygun :)

3.Konum – Orta Manyetik: Buradaki muhatabımız Seymour Duncan SSL1. Bunu yukarıda ayrı yazmadım, çok hastası olmadığımdan biraz da. 6,5K Ohm’luk (bendeki 6,72K), Alnico 5 mıknatıslara sahip, görece koyu tonlu bir strat manyetiği. Açıkçası 6K’nın üzerindeki single’lara çok sıcak bakamıyorum. Burada da o durum geçerli. Kendi başına buradaki ton, netlik bakımından 5K’lık olana göre daha az. Ama Duncan’da da aksi gibi en düşük sarımlı single bu. Neyse burada tipik bir strat orta tonundan az koyucayız. Dediğim gibi bir miktar netlikten yana eksiğimiz var. Atla deve kadar değil, nüans babında tizlerin eksikliğini hissediyorum. Yine de SRV, Hendrix-vari işlere koşturabileceğiniz bir pozisyon.

4.Konum -  Sap (split) + Orta Manyetik: Burada sapın siyah bobini ile orta single paralel bağlı olarak çalışıyorlar. Tahmininiz? Evet, yine tipik Strat 4.konum tonu. Yarım ses çekiyorum akordu, SRV- Little Wing, Leave My Girl Alone türü şeyler çıkmakta. Tamam, bu gitar tam bir strat değil ama cidden çok yakınız. Eric Johnson’ın temiz tonlarda arpej ve akor seslendirirken kullandığı tonlara da gayet uygun. Net, parlak ama derin, hacimli, tane tane bir ton. Netlik sarımlı tellerin her yerinde kendini belli eder vaziyette. Sarımsızlar ise pırıl pırıl. Saatlerinizi bu konumda harcayabilirsiniz.

5.Konum – Sap Manyetiği: İşte okkalı ama net oğlu net bir sap A2 PAF tonu. Sarım oldukça az, 7,05KOhm. Ama FLY Cady kadar da net değil, o humbucker gibi tınlamıyordu, bu ise bir sap humbuckerı için oldukça net. Blues lead tonları için enfes bir pozisyon. Ama hani BB King Lucille gibi değil de, ZZ Top gibi veya Gary Moore’dan Parisienne Walkways’i düşünün, o tarz uzun tınlayan notalar burada, gitarın natürel sustaininin de etkisiyle imkan dahilinde. Temiz kanalda sesinin fanı değilim ki zaten humbuckerları o tür şeylerde çok sevmem (singlelar daha iyidir o işlerde) ama amfinin hafif kırılmaya başladığı tonlarından itibaren gayet tatminkar tonlar elinizin altında. Ayrıca şunu da eklemem lazım Guthrie Govan – Waves giriş tonunu seviyorsanız, evet, bu pozisyonda baya çıkıyor o ton :) Dahası, ton potunu kısarak GnR – Sweet Child O’Mine girişine de oldukça yaklaşmak mümkün. Ayrıca sapa bakan bobininin tek başına çalışması ile ortaya çıkan ton müthiş: gayet de bir strat sap tonu gibi, inanmayan dinlesin;




Gitarın jak ucuna doğru tarafından gördüğünüz minicik anahtar ise bir booster ünitesi. Aktif bir devre ve gitarın arkasından görebileceğiniz pil yuvası da bunu besliyor. Kayıt zamanı filan zaten lazım olmaz da sahnede veya toplu icralarda soloya geçtiğinizde kendinizi duymak/duyurmak hususunda sıkıntı yaşamamanız için eklenmiş bir ünite. Ses hacmi, kompresyon ve bir miktar da drive artışı sağlıyor. Olması hoş, evet, güzel bir ekstra ama çok da gerekli bir şey değil.


Birçok elementi gördük, birçok elementi tanıdık, geldik en civcivli bölüme, finale. Gitara bir eksi, bir de sıfır puan verebileceğim iki nokta var; Sıfır puan tasarım özgünlüğü açısından, ilk paragraflarda bahsetmiştim. Eksi puan ise minik bir şey ama keşke gitarda manyetik çerçevesi kullanılmasaydı da doğrudan gövdeye vidalansaydı humbuckerlar. Onun dışındaki herşeyi çok sevdim. Gitar işlev, tonalite ve konfor üçgenindeki neredeyse bütün artılara sahip. Kafa kısmındaki kilitli akord burguları ve Hantug yapımı mükemmel sabit köprüsü sayesinde akord son derece stabil, sap profili sayesinde çalım rahatlığı tüm sap boyunca en üst düzeyde, gitarın tasarımsal konfor unsurları sayesinde hem otururken, hem de ayakta çalım çok rahat, tonal yelpaze çok geniş ki normalde İsviçre çakısı gibi gitarları çok sevmem, bir gitar odaklandığı işi öncelikle en iyi yapmalıdır diye düşünürüm zira her şeyi yapmaya çalışırken odaklandığı şeyi iyi yapamamaya başlar. İşte burada o söz konusu değil. Gitarı sadece kendim değil, yakınımdaki bazı gitarist arkadaşlara da denettim, hepimizin hemfikir olduğu bir unsur oldu bu ciddi verzatilite. Üstelik vintaj tonlarda dolanmak da mümkün, gayet tatminkar shred ve heavy rock sularında da. Hem sahne için uygun, hem de stüdyo veya ev kullanıcıları için. İşin diğer tarafında ise bu gitar yerli gitar üretimimiz için bir mihenk taşı. Bugüne kadar elektrogitar yapımı hep usta bazında kalmış, münferit bir olgu idi. Artık bu iş butik seviyede seri tarafına da gelmiş vaziyette. Hantug Custom Gitarları, Titania modeli ile akord burgusu ve manyetikleri hariç tamamen Türk mühendisliğinin, Türk işçiliğinin, Türk üretim gücünün bilinçli bir neticesi ki bu netice bile daha sadece ilk adım. Şu an resmi olarak gitar üretiminde hiçbir varlığımız yok. Ama artık bazı şeyler değişmek üzere. Artık münferit tek tük satışla filan değil, doğrudan bayilik sistemiyle çalışabilecek, kalite sürekliliği sağlayabilecek, dünya butik gitar pazarında kendine yer kazanabilecek bir firmamız var. Ben Hantug’un ve Fatih Yılmaz’ın Nova Custom Gitarlarına, ODTÜ’deki söyleşimde “Devrim Gitarları” dedim, “Devrim Arabalarına” bir gönderme olması açısından. Onlar, “Devrim” ve “Tecrübe”, bizim insanımızın, ülkemiz için yaptıkları değerlerdi ve iplerini ilk fırsatta yine biz çektik. Kaderlerinin benzememesini ümit ediyorum. Umuyorum ki insanımız, gitaristlerimiz, bu işin ticaretini yapan firmalarımız, bizim insanımızın emeğini bu kez yabancılar tarafından takdir edilmesini beklemeden değerini teslim eder, destek olur. Ne de olsa yıl 1961 değil ve bir miktar yol almışızdır(?). Öyle tahmin ediyorum ki önümüzdeki aylarda Hantug hakkında iyi haberler duymaya devam edeceğiz. Türkiye’de yaşayan mütevazı bir şekilde bu işlerle ilgilenen bir insan olarak beklentim büyük.



Tarafımdan yazılmış olan bu içerik Sound Dergisindeki "Gitarizm" Köşesinde yayımlanmıştır. İzin alınmaksızın ve/veya "TAM" kaynak gösterilmeksizin alıntılanması, kopyalanması durumunda derginin yayımcı şirketi gerekli her türlü yasal yaptırımlara başvurmaya yetkilidir.

1 yorum:

  1. Bence DEVRİM GİTARLARI ibaresi az kalıyor. Çünkü, usta luthier, son teknoloji, iyi hammadde ve belirgin üretim süreçlerinin sonucu olan USA menşeili elektro gitarlardan bir eksiği olmamakla birlite, bu projeyi en ince ayrıntısına kadar eksisksiz anlatabilecek ve yorumlayabilecek BARIŞ ŞAHİN gibi bir arkadaşa, bir beşeri sermaye birikimine sahip olmamız, bu işin devrim gitarlarının biraz daha önünde olduğunu söylememize salık verir. HANTUĞ firmasını duyup da işlerini incelediğimde kendimi USA'da Suhr, Tom Anderson ya da PRS gibi firmaların fabrikalarında hissettim. Barış kardeşimin de belirttiği gibi umarım yakın bir zamanda HANTUĞ firması yurdum perakendicileri ve gitaristleri tarafından ekonomik olarak desteklenir, siparişlere boğulur ki, üretim kapasitelerini kar edebilir bir firma ölçeğine getirsinler ve biz gitaristler de makul fiyatlar üzerinden bu imkanlardan faydalansın. HANTUĞ firmasına cesareti, projeleri ve ürünleri için, Barış Şahin'e ise çabaları, doğru ve bilimsel yaklaşımdaki bilgi ve tecrübelerini bize aktardığı için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Popüler Yayınlar